Merhaba sevgili dil edinmek ve edindirmekten heyecan duyanlar. Geçen hafta size Dil-İşitim Metodu ve Düzvarım Metodu’nu anlatmaya çalışmıştım. Bu yazı dizimin sonunda sizlerin bu konu hakkındaki fikirleriniz ve kişisel tecrübelerinizi de dikkate alarak en fazla yararlı olduğunu düşündüğünüz metodu da belirtmeniz benim ve tüm dil eğitmeni takipçilerimiz açısından ufuk açıcı olacaktır. Özellikle pandeminin henüz yüz yüze eğitimi kısıtladığı ve derslerimizi çevrimiçi platformda verdiğimiz bu dönemde tek bir eğitim metoduna bağlı kalmak yeterli olmuyor. Teknolojinin değişen şartlara uygun evrilerek bize yeni aletler ve yazılımlar sağlamasıyla çok daha zengin içerikli eğitimler verebiliyoruz. Benim haftalık makalelerimi takip edenler bu amaçla paylaşmış olduğum sayısız uygulamadan umarım doğru şekilde yararlanabiliyorlardır. Söz konusu eğitim olunca değerli olan şey de bilgi ve zekanın ortaklaşa kullanımı oluyor tabii ki. Bu nedenle, hem dil edinen öğrenci ve takipçilerimi hem de dil eğitmenlerinin eğitim metotları konusunda gelişmeleri ya da bilgilerini tazelemeleri için bu konuyu açmaya devam edeceğim.
Evet, 3. Metot olan Dilbilgisi-Çeviri Metodu’nda kalmıştık ve buradan devam edelim.
Kilit kelime: okuma, çeviri, dilbilgisi
Dilbilgisi-Çeviri Metodu (GTM) 15. Yüzyılda Latince ve Antik Yunanca eğitiminde -her iki dil de çok uzun zamandı ölü dil olarak kabul edilen- kullanılan Klasik Metottan evrilmiştir. Bu iki dil de özellikle felsefe ve matematik/geometri üzerine yazılmış eserleri okuyabilmek için gerekliydi ancak hiç kimse bu dilleri konuşmuyordu o dönemde de. Bu nedenle de bu metotta konuşma ve haliyle de dinlemeye hiç yer verilmez. Sınıfta yapılacak çalışmalar önceden yapılandırılmıştır ve tüm aktiviteleri öğretmen kontrol etmektedir. Hedef dildeki metinlere ve dilbilgisine odaklanan bu metotta pasaj çevirileri yapılması esastır ve bu nedenle de metin tabanlı bir dil eğitimi yöntemidir. Telaffuzla ilgili hiçbir eğitim verilmez ve eğitim öğrencilerin anadilinde yapılır.
GTM’nin bazı temel özellikleri:
Kilit kelime: iletişim, etkileşim, hayatın içindeki dil
Aynı zamanda İletişimsel Dil Öğretimi (CLT) olarak da bilinen İletişimsel Yaklaşım Metodu, dil edinmenin aracı ve hedefi olarak etkileşim ve problem çözümüne vurgu yapar. Böylelikle, rol yapma, ikili çalışma ve grup çalışması gibi aktivitelere odaklanmaktadır. Geleneksel dil eğitiminin dilbilgisi vurgusunu ve öğretmen merkezli sınıf ortamı yerine öğrenme ve dil ediniminde hedef dilin aktif olarak kullanılmasını getirerek değiştirmiştir. Eğitmenler geleneksel dilbilgisi kurallarının dışında bir eğitim verirler ve böylece her tür durumda dil becerilerini teşvik ederler. Bu metot ayrıca öğrencilerin kişisel tecrübelerini dil edinme ortamına katmasını teşvik ederek hedef dil ediniminin yanı sıra genel olarak öğrenme tecrübesine odaklanır. Bu metotta öğretmenin görevi dil edinimini kolaylaştırıcı bir yol gösterici olmaktır. Bu, metodik olmayan ve bir dizi ders kitabı kullanmayan bir yaklaşımdır; bunun yerine okuma ve yazmadan önce güçlü bir sözel/konuşma becerisi geliştirilmesine uğraşır.
CLT’nin bazı temel özellikleri:
Kilit kelime: gerçek hayat, öğrenci müfredatı
Bu yöntemde öğretmenler sınıfa önceden belirlenmiş içeriklerle gelmezler, bunun yerine öğrenciyi ve onun sahip olduğu bilgileri müfredat olarak kullanırlar. Öğrencilere sorular sorarak onların kendi hayatlarının etrafında bir dil edinimi süreci oluşturulur. Ders materyalleri böylelikle öğrencilerden elde edilmiş olur ve bu nedenle edindikleri dili daha fazla benimsemiş olurlar. Dili sahiplenirler çünkü gerçek yaşamda ve gerçek ilgi alanlarında şekillendirilmiştir ve anadillerinde yaşadıkları kendi hayatlarında da kullanılabilirken bir yandan da küresel bir vatandaş olma yolunda yeni dünyalar açar. Çeviri çalışması yoktur ve dilbilgisi kavramlarına sadece bir konuyu açıklığa kavuşturmak gerektiğinde başvurulur. Derste %90’dan fazla hedef dil kullanılır.
OWL’nin bazı temel özellikleri:
Kilit kelime: Dil-vücut diyalogları
TPR James Asher tarafından 1970lerde sistematize edilmiş bir dil öğretim metodudur. Eylemin dil ile birleşmesiyle öğrenme sürecinin hızlanacağı inanışına dayanmaktadır. TPR anlamaya dayalı bir yaklaşımdır ve ilk aşamada girdilere önem verir ve stressiz bir şekilde anadillerini öğrendikleri şekilde hedef dili de öğrenmeleri temeline dayanır. Hedef dili dinleyip buradan gelen bilgiyi eyleme dökerek konuşma becerilerinin de gelişeceğine inanır. Motor aktivite sağ-beyin öğrenmesini ve uzun süreli depolamayı teşvik eder (tıpkı bisiklete binmeyi öğrenmek gibi). Dilbilgisi doğrudan verilmez, konuşmalardan öğrenilmesi sağlanır.
TPR’nin bazı temel özellikleri:
Evet, size temel olarak günümüzde de kullanılan ve genellikle karma olarak en çok kullanılan dil eğitim metotlarını anlatmak istedim bu iki haftalık yazı dizimde. Bilgi doğru bir plan yapılması yolunda sizin için en önemli şeydir. Kendinizi iyi tanıyorsanız, hedefinizi belirlemişseniz, öğretmeninizle nasıl bir eğitim sisteminin size ve hedefinize daha uygun olabileceği konusunda fikrinizi paylaşmanız sizin için çok yararlı olacaktır. Benimle ve diğer takipçilerinizle bu konudaki görüşlerinizi paylaşmanızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Size söz, haftaya çok daha ilginç bir konu hakkında yazacağım. Genel olarak bana gelen “Eminönü’ndeki tezgâhtarlar 8 dil konuşuyor ben bir tanesini beceremiyorum!” ya da “Acaba çocuğum İngilizce konuşan bir Filipinli bakıcıyla büyürse çok iyi İngilizce konuşabilir mi?” gibi sorulara tümden cevap verecek bir yazı planım var.
Şimdilik hoşça kalın.
Seda YEKELER