Filantropi

Filantropi felsefesinin temelinde insan sevgisi vardır, çocukluğumdan beri hiçbir ayrım gözetmeksizin insanlığın ihtiyaçlarını önce kendi sınırlarımda ve imkanlarımla sonra da daha geniş kitlelere ulaşarak karşılamaya çalışan bir yapım oldu. Daha sonra bu enerji büyüdü, Türkiye’nin tek yabancı dil vakfı olan SEYEV’i kurdu, evet ben işimi gücümü bu felsefe uğruna yeri geldiğinde bir kenara bırakabilen, tamamen eğitimde fırsat eşitliğinin peşinde koşan dili, dini, kökeni ve milliyeti ne olursa olsun insanları seven bir filantropistim ayrıca da ulusal ve uluslararası şirketlere filantropi danışmanlığı da yapmaktayım. Bir filantropistte olması gereken özelliklere gelince ise; filantropist olmak herhangi bir alanda sosyal bir probleme engel olmaya çalışmak ya da bu problem için sürekli çözümler üretme çabasında olmaktır. İyi bir filantropist, hayırsever olmak ile filantropist olmak arasındaki farkı bilen ve buna göre davranandır. Hayırseverlik, yapılan bağışlar ile sosyal bir problemin neden olduğu bir muzdariplik halini ortadan kaldırmaya odaklanır, örneğin açlıkla savaşan bir bölgedeki bir insana yemek vermek hayırseverliktir ve verilen yemek o insanın açlığını kısa süreli giderir, ama bu insan gelecekte aç kalmaya devam edecektir.  Ancak o insana kendi besinini nasıl elde edebileceğini, nasıl yetiştirebileceğini öğretmek ise filantropistin görevidir, çünkü gerçek bir filantropist o insanın açlığına neden olan sosyal problemi tamamen ortadan kaldırmaya çalışandır.  Hayırseverliğin 7 düzeyi vardır ve en üst düzeyi bir toplumu ihtiyaç duyulan alanda “self sufficient” “kendi kendine yetebilen” yapmaya çabalayan filantropi düzeyidir. Ayrıca gerçek bir filantropist bunu tanınma, prestij ya da güç kaynağı olarak kullanmayandır.

  • Filantropi yolculuğum mesleki anlamda ülkemizin kanayan yaralarından biri olan yabancı dil eğitimi üzerinde çalışmalar yaparken başladı. Eğitimde fırsat eşitliği yakalayabilen şanslı çocuklar ve maddi imkanları olan yetişkinler yabancı dil eğitimi alabilirken, çok istemesine rağmen eğitimde fırsat eşitliğini yakalayamamış olan gruplar ise okullarda yabancı dil dersleri olmasına rağmen yabancı dil edinemiyor ülkemizde. Daha da vahimi ise çok fazla vakit ve nakit harcayanlar da konuşamamaktan muzdarip, dolayısı ile hepinizin eminim gözlemlediği üzere ülkemizde yabancı dili edindirmekten ziyade bir ders olarak gösteren bir sistemin var olması ciddi sosyal ve eğitimsel bir sorundur ve ben bir filantropist olarak uzun yıllardır Vakfımız SEYEV vasıtasıyla gerek eğiticileri eğiterek, gerekse de ülkemizin dört bir yanındaki devlet okullarına gönüllü eğitimler vererek, bunun yanı sıra dil laboratuvarları kurarak doğru dil edinme sisteminin tüm ülke eğitim sistemi içerisinde yayılmasını sağlıyorum. Bu kanayan yarayı tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyoruz ve ülkemiz insanını maddi imkanları ne olursa olsun dünyayı dünyanın konuştuğu dil ile takip edecek hale getireceğimiz sistemin mevcut eğitim sistemine dahil olması ile birlikte yabancı dil bilmeyi ülkemizde bir lüks haline gelmiş olmaktan kurtarmayı hedefliyoruz.
  • Dünyada kamusal ya da yarı kamusal varlıkları tamamıyla ya da kısmen özerk hayır kuruluşlarının denetimine ve kontrolüne bırakıldığı “özelleştirme aracılığıyla filantropikasyon” trendi konuşulmaya ve uygulanmaya başlamışken, biz henüz Türkiye’de filantropi kavramının doğru anlaşılıp uygulanmasını anlatmak ile meşgulüz. Dolayısı ile doğru anlatılmaya devam edildiği takdirde girişimcilik filantropisi ve etki yatırımcılığı ile birlikte sosyal fayda için çalışan kuruluşların sayısının artacağı kanaatindeyim. Atılması gereken adımlara gelince ise vakıflar arasındaki iş birlikleri artmalı, filantropi felsefesinin tüm ülkeye doğru anlatılacağı organizasyonlar düzenlenmeli, bu alandaki dünya trendleri mutlaka takip edilmeli, filantropi ile devlet arasında iş birliği kurularak hükümetin filantropiyi, temelde hükümetin sorumluluğu olan meselelere dikkatini doğrudan vermesi için teşvik edilmesi gerekmektedir.

Platin Dergisi, Şubat, 2020


 

0
Seda Yekeler Sorularınızı Cevaplıyor!