Ünlü Günlükler

Sonbaharın son ayından, yeni bir dönüşüm sezonundan hepinize merhaba. Son yazımda değindiğim Sabah Notları uygulamasına başlayan öğrencilerim ve okuyucularım olmuş. Bu konuda da oldukça fazla olumlu yorum aldım. Zihninde başkalarıyla yaptıkları kavgaları artık kâğıda dökerek onlardan kurtulmaya başlayanlar ya da içinden geçtikleri dönemin farkına varmaya başlayanlar bana yazmışlar. Bir de zaten günlük tuttuklarını söyleyenler ve günlük tutmaktan hoşlanmayanlar ve bunun işe yaramadığını düşünenler olmuş. Ancak geçen yazımda bahsettiğim şey bir günlük değildi ki.

Sabah Sayfaları olarak size tanıttığım şey, bilinçli ve bilinçsiz tüm düşüncelerinizi isterseniz bozuk cümlelerle isterseniz konudan konuya atlayarak yazdığınız bir çalışma. “İsterseniz o gün yapacağınız alışverişi yazın isterseniz çocuğunuza yaptığınız yemeğin tarifini yazın ama 3 sayfayı doldurun!” dediğimiz bir çalışma. Halbuki günlük tutmak böyle bir şey değil. Günlükte sadece o günle ilgili kişisel tarihinize not düşmek istediğiniz önemli olayları yazarsınız. Belki çok özel konuları ve dedikoduları da yazarsınız ve bu yönüyle çok da kişiseldirler ancak genellikle yatmadan önce ve gün içerisinde önemli olaylar oldukça yazılır. Unutmamak içindir çoğunlukla. Sabah Sayfaları ise unutmak içindir. “Dönüp okumayın en az 2-3 ay” demiştim. Hatta birisinin okuyabileceğinden şüpheleniyorsanız yazdıktan sonra imha da edebilirsiniz. Önemli olan yazmış olmak ve sadece bundan dolayı o günkü sorunlarınız üzerine düşünmek, önemsizlerinden kurtulmak, önemli olanlarıyla ilgili kafa yormak, hiç sorun yoksa farkındalığınızı artırmak ve zihninizi berraklaştırmak. Bu demek değildir ki günlükler işe yaramaz, sadece ikisinin farklı şeyler olduğunu söylemeye çalışıyorum.

Tarih boyunca dünyada bir iz bırakmış hemen herkesin yaptıklarını günlüklerinden öğrendik. Edebi değeri olmayan ama tarihi değeri paha biçilemez olan günlükler arasından beni en etkileyeni Mustafa Kemal Atatürk’ünki olmuştu. Sanki günlük tutmaya başladığı gençlik yıllarında bile bir gün ne kadar büyük bir insan olacağını bilir gibi yazmış. Çok önemli dönemeçleri ve o günkü gündemle ilgili fikirlerini yazmış. Fikirlerin özgürce açıklanmasının suç sayıldığı nice devirler görmüş insanlık tarihi, o nedenle de insanların gerçek düşüncelerini çoğu kez günlüklerin yazarlarının ebediyete göç etmesinden sonra öğrenebildik.

Ben bugün size özellikle de erken yaşlarda başlayan günlüklerle başarı arasında bir ilişki kurmaya çalışacağım. İnsan kendisine, en azından sonsuza kadar, yalan söyleyemez. Bir noktada hayal ve dileklerin ötesine geçip gerçekten olan bitenleri yazmaya başlar her insan. Ve sorunları fark etmek çözüm için atılabilecek en büyük adım. Çoğu insan birisi tarafından silkelenmeyi ve kendine getirilmeyi bekliyor. Pek çok tanıdığımın tecrübe ettiği bir şey ise psikoloğun sorularına dürüstçe cevap verirken aslında kendilerini gittikçe iyi hissetmeye ve ruhlarının iyileştiğini görmeye başlamaları. Çoğu kez kendimizle konuşacak ya da kendimize yazacak kadar zaman bile bulamadığımıza kendimizi inandırıyoruz. Halbuki boşa geçen o kadar zaman içerisinde en büyük değeri yaratabileceğini düşündüğüm şey bu.

Bir yandan da günümüzün okur-yazarlığının sadece yazı yazabilme ya da yazıları okuyabilme olmanın çok ötesine geçtiğini düşünüyorum. Bundan 100 sene önce aman okusam yazsam ne olacak diye düşünen insanlar vardı. Bu çağın okur-yazarlığının videolar yaratabilmek olduğuna inanıyorum bir süredir. Kendini en kısa sürede en net şekilde anlatabilmek için artık yazıyı değil videoları kullanıyor Z kuşağı. Bundan 100 yıl sonra da şöyle bir istatistik çıkabilir karşımıza: “2020li yılların Türkiye’sinde video çekebilme oranı %3’müş. Upload hızı büyük şehirlerde bile ortalama 3-4 MB imiş.” Bence olur mu olur. Peki bunun günlükle ilgisi ne? Artık günlük yazmak yerine videolar da çekebilirsiniz ve arşivleyebilirsiniz. Hem de bunları şifreleyerek çok güvenli bir şekilde saklayabilirsiniz bulutta ya da bir harici hard diskte. Bunun halka açık olarak yapılan formatınaysa vlog deniyor ve hepimiz bunları izleyerek faydalanıyoruz.

Bugün yaşanılanları tarihe not düşmek için ister günlük yazın ister video çekin isterseniz de sesinizi kaydedin, ama bugününüzün farkına varın ki sürüklenip gitmekten kurtulun. Hayatınızın iplerini elinize alın. Planlayın, zamanınızın nasıl geçmesini istiyorsanız o yönde adımlar atmaya başlayın. Biliyor musunuz en fazla dopamin (mutluluk hormonu) salgılatan şeylerden birisi gerçekten takdir edilmektir. Hele kendi kendinizi takdir edecek işler yapıp sonra bunları günlüklerinize ya da videolarınıza not düşerken, kendiniz ve insanlık için yaptıklarınızdan duyduğunuz o gurur anı var ya, kendi başınıza ulaşabileceğiniz belki de en büyük zafer kendinizi gerçekten sevdiğinizi ve hayatınızdan mutlu olduğunuzu günlüğünüze yazdığınız o gün olacaktır.

 

Hadi gelin ünlü günlüklere bakalım biraz da:

  1. Marco Polo’nun Günlüğü (1254-1324) (https://commons.wikimedia.org/wiki/File:ColombusNotesToMarcoPolo.jpg)

Günümüze ulaşmış en eski seyahat günlüklerinden birisi, Venedikli tüccar ve kâşif olan Marco Polo tarafından kaleme alınmıştır. Dünya Harikalarının Kitabı. Bu seyahatname daha sonra Christopher Columbus’un Amerika seyahatleri ve diğer kaşifler için ilham kaynağı olmuştur ve daha önce görülmemiş şekilde önemli coğrafi detaylar vermiştir.

 

  1. Leonardo da Vinci’nin Günlüğü (1452-1519)

(https://www.bl.uk/collection-items/leonardo-da-vinci-notebook)

Dünyaca ünlü İtalyan ressam, heykeltıraş ve mucit olan da Vinci’nin düşüncelerinin yer aldığı bir dizi günlük ve notları ölümünden sonra bir araya getirildi. Mekanik, astronomi, anatomi, mimari tasarımları, eskizleri ve icat fikirleri gibi geniş bir yelpazedeki konularla ilgili görüşlerini not etmişti. Bu notlar sadece onun dehasını anlamamızı sağlamıyor, bugün bile onun yaratıcılığından ilham almamıza neden oluyor. Yukarıdaki linkten British Library adresine ulaşabilir ve onun defterini görebilirsiniz.

 

  1. Ludwig van Beethoven’ın Günlüğü (1770-1827)

(http://www.lvbeethoven.com/Bio/BiographyHeiligenstadtTestament.html)

Gelmiş geçmiş en ünlü bestecilerden olan Ludwig van Beethoven birçok günlük ve defter tutmuş, ayrıca mektuplarıyla birlikte bu hatıraları bize eserlerinin arkasındaki kişiyi tanıma imkânı sunuyor. Hatta kendisinin işitme sorunu olduğunu, derin depresyonunu ve bunu gizleme çabalarını bile Heiligenstadt Testament/Vasiyetnamesi ile öğrendik. Günlükler çok kişisel eşyalar oldukları için yazarları tarafından stresle başa çıkmanın bir yolu olarak o zamanlarda da kullanılıyordu.

 

  1. Charles Darwin’in Günlüğü (1809-1881)

(http://darwin-online.org.uk/EditorialIntroductions/vanWyhe_Manuscripts.html)

Günlük tutmaya başlamadan önce de HMS Beagle’ın güvertesinde 1831-1836 yılları arasındaki tecrübelerini kaydettiği Beagle’ın Seyahati ile bir miktar ün yakalamıştı. Daha sonra 1838 Ağustosundan itibaren bir günlük tutmaya başladı. Bazen 1 yıllık günlük yazılarını bir A3 boyutundaki tek bir sayfaya sıkıştırdı. Günlüğünde Galapagos Adaları’na yolculuğundan elde ettiği izlenimlerinin de olduğu önemli ve çok sık alıntı yapılan bölümler de bulunuyor. Günlüğünün tam bir kopyası Darwin Online Arşivlerinde bulunuyor.

 

  1. Marie Curie’nin Günlüğü (1867-1934)

Nobel ödülünün kazanan ilk kadın olan Marie Curie radyoaktivite alanındaki araştırmaların öncüsüydü. Notları ve günlükleri Paris’teki Bibliothèque Nationale’de sergileniyor. Çalışmalarından dolayı sağlığının etkilendiği bilindiğinden kişisel eşyaları ve günlükleri de buna uygun olarak saklanıyor. Radyoaktivite seviyelerinin yol açabileceği potansiyel tehlikelerden dolayı Fransız yetkililer bunları kurşun bir kutu içerisinde saklıyorlar ve ziyaretçiler de onları görebilmek için bir feragatname imzalamak zorundalar.

0
Seda Yekeler Sorularınızı Cevaplıyor!