Morning Pages (Sabah Notları)

Hayat boyu eğitimin önemine inanan tüm okuyucularıma merhabalar. Bu sefer biraz uzun bir ara verdiğim için üzgünüm, tekrar her zamanki gibi haftalık tempoma dönüyorum, merak etmeyin. Yine sizlerin yorumlarınızla bir sonraki konuyu belirleyeceğiz. Lütfen bana her zamanki gibi eğitimle ilgili sorularınızı, çalışma metotları hakkında merak ettiklerinizi ve eğitim sürecinde ihtiyacınız olan kolaylaştırıcı araçları ve uygulamaları sormaya devam edin. Şimdi gelelim bu haftanın konusunu neden seçtiğime. Maalesef bana gelen öğrencilerin dikkate değer bir kısmı aslında çok umutsuz bir şekilde geliyor. “Her kursa gittim, her yöntemi denedim ama olmadı” derlerken beni öneren birisi oluyor ve artık son şans olarak bana geliyorlar. Geldiklerinde de açık açık, “Hocam sizinle de öğrenemezsem bırakacağım artık denemeyi” diyorlar.

Meslekteki ilk yıllarımda bu benim için bir stres unsuruydu belki ama artık yılların deneyimiyle ve geliştirdiğim YEK Metot ve kişiye özel yöntemlerimle başarıya ulaşacağımızı biliyorum. Belki de bendeki bu kendine güvenme ve rahatlık nedeniyle öğrencilerim kısa sürede ikna oluyorlar ve daha önce denememiş oldukları bir yöntemle kısa sürede büyük gelişim gösteriyorlar. Benim burada yazdığım makalelerdeki konu başlıklarının bazıları aslında açık kaynaklarda bulunan ve araştıran beyinlerin ulaşabileceği bilgiler. Ben sayısız kaynaktan yıllar içinde edindiğim bilgileri yine yılların deneyimiyle bu makalelerde, seminer ve konferanslarda ya da televizyon yayınlarında anlatıyorum. Burada bir eğitmen olarak maharet öğrencinin beyin ve dil analizinin bilimsel ve doğru yöntemlerle yapılıp öğrencinin geçmişinde varsa eğer başarısızlıkların sebebini bulmak ve doğrudan ona uygun olan yöntemi tespit edip uygulamak. Yani paylaştığım tüm yöntemleri ders verdiğim bütün öğrencilerin üstüne boca etmiyorum; bu, bilgisayar oyununda kazanmak için tüm tuşlara aynı anda basmak gibi bir şey olur ve tesadüfi başarılar getirebilir ancak. Yukarıda bahsettiğim gibi umudunu kaybetmiş çok öğrenciyle tanışıyorum ve onlara uyguladığım yöntemlerden bir diğeri olan “Morning Pages / Sabah Notları” ile sizi de tanıştırmak istiyorum. Öncelikle bu uygulamanın isim annesi çok değerli bir eğitimci olan Julia Cameron. Bu uygulamasından bahsettiği kitap da Sanatçının Yolu (The Artist’s Way). Sanatçının Yolu kitabının amacı, kendine güveni kırılmış sanatçıları, olumsuzluk aşılayan iç ve dış seslerin üstesinden gelmeye teşvik etmek. Sanatçıların özgüvenini yok ederek yaratıcılıklarını öldüren “Yeterince iyi değilsin,” “Herkes senden daha iyi,” “Sen değersizsin, eserlerin de değersiz, o zaman ne diye uğraşıyorsun ki?” “Çabalamanın alemi yok, yine başarısız olacaksın,” gibi iç ve dış yorumlar. Ya da İngilizce telaffuzuyla dalga geçilmiş, her konuştuğunda ona gülen toksik arkadaş ya da eşleri olan insanlar.

Morning Pages (Sabah Notları)

Morning Pages (Sabah Notları)

Size tanıdık geliyorsa bu örnekler, işte bu kitap sizin için yazılmış, yaratıcılığı ve başarıyı tekrar ortaya çıkarmak için yıllardır kullanılan öneriler içeriyor. Onlardan en bilinenlerinden birisi de “Morning Pages / Sabah Notları”. Hemen herkes hayatının bir döneminde bu tür bir olaya maruz kalmıştır. Kimisi ortaokulda matematik dersindeki başarısızlığı nedeniyle yaşamıştır bunu, kimisi de kendi kendisine yaşatmıştır. Kendisini başkalarıyla kıyaslamıştır. Yani diyeceğim o ki, bu sorunlar sadece sanatçıların omuzlarında değil, hemen herkesin omzunda bir yük. İşte bu Sabah Notları sistemi de orijinal olarak sanatçıların yaratıcılıklarının önündeki engelleri kaldırmak için tasarlanmış olsa da aslında umutsuzluk yaşayan herkes için uygulanabilecek bir şey. Herkes Sabah Notlarıyla hayatına netlik, odaklanma ve bir yön verebilir. Yani ben sanatçı değilim o yüzden bu konu beni ilgilendirmez diye düşünmeyin. Bal gibi de ilgilendirebilir çünkü sizin de yükleriniz var ve onları atmadan koşmaya başlayamazsınız. Hadi artık bu egzersizin, yöntemin, uygulamanın ya da sistemin nasıl çalıştığına bakalım. Aslında çok basit. Kendinize bir not defteri ya da günlük buluyorsunuz, ne olduğu önemli değil, spiralli basit bir defter de olur boş A4 kağıtları da olur. Elinize yazmaktan hoşlanabileceğiniz bir kalem de alın. Yazması kolay ve tutuşu rahat bir kalem olduğundan emin olun yeter. Ben iş hayatımda Lamy ya da Pilot marka kalemleri kullanmayı seviyorum, akıcı yazmaya uygunlar. Her sabah 15- 20 dakika erken kalkın ve 3 sayfa üstünde çok da düşünmeden yazın. Hepsi bu. Peki ne yazacaksınız? Bazı günler canınız hiç yazmak istemeyebilir. Yine de yazın. Sabah yazmayı unuttunuz ya da geç mi uyandınız, öğleden sonra yazın ya da uyumadan hemen önce. Belki 3 sayfa yazamayacakmışsınız gibi geliyor, ama kendinizi zorlayın ve yazın. Burada sihirli kelime kendinizi zorlamak. Ne yazdığınızın hiç önemi yok, beyninizde olup biten, aklınıza gelen her şey olabilir. Gece gördüğünüz rüya olabilir, şu aralar aklınızı kurcalayan meseleler olabilir, köpeğinizin yaptığı komiklikler olabilir, evde yapmaktan hoşlanmadığınız ev işleri olabilir, o anda içtiğiniz kahvenizin tadı ve kokusu olabilir, o gün yapmanız gereken işler olabilir, market alışveriş listeniz olabilir. Aklınıza ne geliyorsa yazın.

Bu sırada dikkatinizi dağıtan şeyleri görmezden gelin. Bu sizin anınız, yazma zamanınız. Bu zamanı başka birisinin ihtiyaçları için feda etmeyin. Çoğu zaman dikkatinizi dağıtan şey bekleyebilir ve konsantrasyonunuzu kaybedip dikkatinizi dağıtan şey aslında zihninizin netleşmesini ve güveninizin artmasını engelleyen iç sesiniz bile olabilir. Yazın. Kaleminizden çıkanlar sizin doğrularınız, içinizden geçenler. Çünkü yavaş yavaş, siz farkında olmadan Sabah Sayfaları sizi iyileştiriyor. Her neyden mustaripseniz, sizi kendinizi gerçekleştirmekten alıkoyan şey her neyse, ister güvensizlik olsun, ister hayatınızdaki belirsizlikler, ister hayatınızdaki ani ve yıkıcı değişimler olsun, Sabah Sayfaları sarılıp ağlayarak içinizi dökebileceğiniz bir yastık görevi görecek. Kendinizle fikir alışverişinde bulunabilirsiniz, başardıklarınızdan böbürlenebilirsiniz, çocuklarınızın şu aralar sizi nasıl delirttiğinden yakınabilirsiniz, ya da herhangi bir duygunuzu boşaltabilirsiniz. Her gün yazmanın yanı sıra yazmaktan başka yapmanız gereken bir şey daha var: Kimsenin okumasına izin vermeyin! Bu konu çok ciddi. Günlüğünüzü bırakın okumayı dokunmasına bile izin vermeyin kimsenin. Hatta siz bile birkaç ay geri dönüp okumayın yazdıklarınızı. Eğer birisinin okuyabileceğinden şüpheleniyorsanız dürüstçe yazmazsınız ve işe yaramaz. Eğer gizleyebileceğiniz bir yer yoksa, yazdıktan sonra yırtabilir ya da yakabilirsiniz bu sayfaları. Ama asla yazmayı bırakmayın. Önemli olan yazmak, o an beyninizden geçenleri bir kâğıda boşaltmak ve ne kadar saçma, komik, utandırıcı ya da çılgınca olduğuna bakmadan özgürce yazmak. Başka bir ülkeye taşınıp eşinizden ayrılmak mı geçiyor aklınızdan, ya da ciddi bir kariyer değişikliğini mi düşünüyorsunuz, yazın. Kafanızdan geçen bütün karanlık düşünceleri, kendinizle ilgili olumsuz inanışlarınızı ve yargılarınızı özgürce yazıya dökebilmelisiniz. Kendinize yalan söyleyemeyeceksiniz, görürsünüz. Eğer son zamanlarda aslında mutsuzken aslında kendinizi mutlu olduğunuz konusunda kandırıyorsanız burada ortaya çıkacak işte.

Bu Sayfalar hayatınıza dürüst gözlerle bakmanızı sağlayacak ve şu iki şeyden birini yapmanız gerekecek: 1. Bunu değiştirmek için bir şey yapacaksınız 2. İçinden çıkabileceğinizi bilmenize rağmen bu can sıkıcı durumla birlikte sürüklenip gideceksiniz Genellikle 2. Seçenek daha kolay gelir, bilinmeyen bir yola sapıp şansınızı denemeye nazaran. Ama bu o yolun daha iyi olduğu anlamına gelmez. Dürüst bir yaşam sürmek en iyi yaşama şeklidir.

0
Seda Yekeler Sorularınızı Cevaplıyor!