Konuşa konuşa anlaşmanın sonu mu geldi?

5 yıl içinde yabancı dil edinmeye gerek kalmayacak gibi haberleri sizler de benim gibi bugünlerde sık sık duyduğunuzda o kadar yabancı dili boşuna mı öğrendik diyor olabilirsiniz. Bu yazımla bir dil bilimci olarak,  bazı bilim insanlarının sürekli olarak sosyal bilimleri ortadan kaldırma çabasındaki açıklamalarını ele almak istedim. Sanırım 5 yıl içerisinde herhangi bir ‘’yabancı dil edinmeye gerek kalmayacak’’ diyenler, yabancı dili yalnızca bir  ‘’iletişim aracı’’ olarak görenlerdir.

’Ben zaten yurtdışına da çıksam, elimdeki Google-Translate programı ile her işimi hallediyorum’’ diyenleri de o kadar çok gördüm ki… İşte tam bu noktada gözümüzden kaçan asıl husus  “yabancı dil edinmenin, sadece iletişim kurmaktan çok daha fazlası olduğu.”

Yüzyılın dâhilerinden biri olan Elon Musk’a göre, önümüzdeki yıl içerisinde ilk defa bir Neuralink cihazı insan beynine bağlanacak ve buna göre pil ile çalışan bir çip, insan kafatasına yerleştirilerek insan beynine elektrotlar gönderilebilecek. Musk’a göre 5 yıl içerisinde konuşmaya dahi gerek kalmayabilir. Ama düşünüyorum da 2019 yılının Aralık ayından beri COVİD-19 aşısı bulunmaya çalışılıyor. Neredeyse 1 yıl olacak. Şu anda bulunsa dahi bu kadar önemli olan bir aşının tüm dünyaya yapılabilmesinin birkaç yıl alacağı tahmin ediliyor. Bu yöntemin 5 yıl sonra yaygın olarak kullanılabilmesi de pek mümkün görünmüyor.

Evet diyelim ki insan beyni bilgisayara bağlandı ve iletişim kurmak istediğiniz yabancı dil programını beyninize indirebiliyorsunuz, yani “ah bir çip olsa da yabancı dil konuşsam” hayalleriniz gerçek oluyor. Peki “bilgi en büyük zenginliktir” savımıza ne olacak? Yabancı dil edinme sürecinizde çektiğiniz eziyetlerin çok iyi farkında olan bir dil bilimci olarak yazıyorum. Biliyorum ki uzun yıllar yanlış metotlar yüzünden bir dram haline gelen yabancı dil ediniminizin bir mucize ile son bulması arzusundasınız.

Aslında uzun yıllardır ülkemiz eğitim sistemindeki bazı hatalardan dolayı asıl önemli noktanın dil edinmekten ziyade dil edinme çabası içinde olmanın zor gelmesinden kaynaklı olduğunu gözden kaçırıyoruz. Ülkemizde ilkokuldan beri var olan müfredattaki yabancı dil dersleri sebebi ile hepinize biraz da olsa en azından İngilizce biliyor gözüyle bakılsa da, çok iyi biliyoruz ki özellikle belli bir nesil o gördüğü yabancı dile oldukça yabancı.

Çünkü;

-Onlara yabancı dilin çoklu düşünme becerilerini geliştireceği anlatılmadı.

-Mantıksal ve yapısal bir biçimde beyinlerini geliştirebilecekleri söylenmedi.

-Kendi ana dillerini güçlendirebileceklerinin farkında olamadılar.

-Odaklanma becerilerini geliştirebileceklerini bilemediler.

-Daha hızlı öğrenme becerilerini arttırdığını öğrenemediler.

-Farklı diller edindiklerinde daha yaratıcı bireyler olabileceklerini kimse anlatmadı onlara.

-Başka dünyaları anlayıp, özgüvenlerinin artması da cabasıydı, ama derslere tüm bunları bilerek başlamak yerine maalesef simple present tense ile başlayınca, neyi neden yaptığını bilmediği için bir çip olsa da beynimize yerleşse diyen bir nesil çıktı karşımıza.

Diller sadece kelimelerden ibaret değildir. Dillerin kendi kültürleri de vardır. Mesela Avustralya’daki yerliler selamlaşırlarken birbirlerine “merhaba” demezler, hangi yöne gidiyorsun diye sorarlar ve duraksamaksızın kuzeydoğu şeklinde yanıt verebilirler. Örneğin “köprü” kelimesi Almanca ve Fransızcada eril ve dişil olarak kullanılır. Almanlar bir köprüyü tarif ederlerken onun “güçlü” ve “dayanıklı” olduğu gibi sıfatlar kullanırken, Fransızlar ise “zarif” ve “güzel” gibi sıfatlar ile tanımlamayı tercih ederler. Yani diller sadece kelimelerden değil, düşünce ve akışkanlıklardan da ibarettir.

Dilleri edinirken beyninizde görüntüsü oluşmayan bir kelimeyi de anlamanız imkansızdır. Yani Türkçe ana dili olan bir kişiye “veliaht” kelimesini söylediğinizde aklına anında “Osmanlı İmparatorluğu” gelecektir. İngilizce ana dili olan birisine de “Winter is coming” dediğinizde meşhur Game of Thrones dizisi gelecektir. Yani dil tarihtir, dil sanattır aynı zamanda.

Yukarıda verdiğim örneklerde de görüldüğü üzere, insanların doğuştan sahip olmadıkları beceriler arasından bir çip yardımı ile sahip olabileceği ancak en son şeydir “dil”. Ondan önce tarih, coğrafya, sanat, genel kültür, ekonomi, fizik, kimya, biyoloji ve mühendislik gibi şeyleri bir çip yolu ile edinmek isteyebilir insanlar. Ancak ondan sonra farklı bir dil edinmenin gerçek bir yararı olabilir.  Dünya da böyle bir hale geldiği zaman, mesleklerin artık bir anlamı da kalmayacaktır, üniversiteler de 4 yıl değil 4 dakikaya inecektir o zaman.

Buradaki nihai nokta ise; sistemin “admin”i her kimse, çip taktırmış olanların hareketlerini ve bilgilerini de kontrol edecek olan kişinin de o olacağıdır. Buna 5 yıl sonra da, ömrümüzün sonuna kadar da izin verebileceğimizi zannetmiyorum. En azından kendi beynimin kontrolünü vermeye niyetim yok. 🙂

0
Seda Yekeler Sorularınızı Cevaplıyor!