Eğitimde Başarının Formülü

Tüm okuyucuları sevgiyle kucaklıyorum ve bir süredir daha sık bir şekilde bana sorulmaya başlanan bir soruya detaylı bir yanıt vermek istiyorum. “Nasıl başarılı bir öğrenci olunur?” “Daha fazla ders çalışabilmek için kendimi/çocuğumu nasıl motive edebilirim?” Öğrencilerim ya da velilerim bana bunları sorduklarında akıllarında kalması amacıyla özetleyerek anlatmaya çalışıyorum ya da zaten onların doğru yaptığı şeyleri söylemiyorum. Bugün bu konuda bilimsel olarak erişmiş olduğum makaleler kadar bir eğitmen ve veli olarak kendi tecrübelerimden damıtılmış bilgileri size aktarmaya çalışacağım. Burada yazacağım konular öğrencinin/velinin tek başına değiştirebileceği şeyler olacak; ülkemizdeki sistemsel konularla ilgili zaten düzenli olarak yazmaya ve yetkililere sesimi duyurmaya gayret ediyorum.

Evet, bu girizgahtan sonra gelelim sizin sorularınızı yanıtlamaya. Çalışma masasına oturduktan sonra nasıl ders çalışabileceğinizle ilgili daha önce yazmış olduğum yazıları LinkedIn paylaşımlarımda bulabilirsiniz. “Dil eğitim metotları, dil edindiren uygulamalar, zihin sarayı, pomodoro tekniği, kaizen tekniği” gibi pek çok yazımda özellikle dil ediniminde size yardımcı olacağını düşündüğüm yazılar kaleme aldım. Bu seferki yazımdaysa ders çalışmak için masaya oturacağınız anın öncesini anlatmaya çalışacağım. Başlıkları öncelik sırasına göre yazmıyorum, çünkü hemen hemen hepsi de eşit öneme sahip. Çoğunlukla birisi eksik kaldığında bile başarı etkilenebiliyor.

  1. Uyku: Bu alandaki bilimsel kaynaklar çok sağlam ve ikna edici. Şurası kesin ki yaşından bağımsız olarak yorgun öğrenciler ders çalışmaya istekli olmazlar ve potansiyelleri kadar öğrenemezler. Odaklanmakta sorun yaşarlar. Bu bilgi herkes için geçerli ancak özellikle eğitim hayatındaki her yaştan kişilerin en az 8 saat hiçbir teknolojik alet olmayan ve mümkünse tamamen karanlık bir yatak odasında derin bir uykuya ihtiyaçları var. “Ben 6 saat uyuyorum ve dinlenmiş olarak uyanıyorum,” diyenleriniz için bir bilimsel terimden bahsedeceğim; “Birikimli Uykusuzluk”. Yapılan araştırmalarda şu sonuca ulaşılmış: iki hafta boyunca günde 6 saat uyutulmuş denekler 2. haftanın sonunda bilişsel bir teste tabi tutuluyorlar. Son 48 saati uykusuz geçirmiş deneklerle aynı bilişsel seviyede başarı elde ederlerken günde 8 saat uyuyan deneklerde bilişsel başarı puanları belirgin bir derecede daha yüksek oluyor. Yani uyku sadece bedeninizi zinde hissetmeniz açısından değil, beyninizi dinlendirmek ve ona öğrendiklerini arşivlemesi için bir fırsat tanımak açısından da hayati.

  1. Dışarı Çıkmak: Aynı şekilde açık alanda geçirilen zamanın öğrenmeye olan etkileri üzerine elimizdeki bilimsel kanıtlar çok sağlam. Zaten bu nedenle de eğitim başarı sıralamasında üst sıralarda olan ülkelerde hava yağmur ya da kar yağışlı da olsa öğrenciler teneffüsleri bahçede geçirmeye teşvik ediliyor, hatta zorlanıyor. Benim oğlum da İngiltere’de geçirdiği ilk eğitim yılının başlarında dışarısı soğukken teneffüslerde bahçeye çıkarıldıklarından şikâyet ediyordu. Sonra buna uygun giyinmeye başladı ve daha sonrasında da onun normali bu oldu. Özellikle evden eğitim yapılan pandemi döneminde bu konu daha da fazla önem arz ediyor. Hafta sonlarını açık havada geçirmek harika ama yeterli değil. Özellikle çocukların ama aslında her yaştan tüm insanların her gün açık havada zaman geçirmesi çok yararlı. Çocuklarınızın açık havada günlük olarak oynamalarını sağlayın; bir spor aktivitesi yapsınlar, toprağı kazsınlar, bir ağaca tırmansınlar ya da sadece yürüyüş yapsınlar. Bunu eğitimlerinin bir parçası olarak düşünün çünkü gerçekten de öyle.

  1. Yiyecek: Şeker, hamur işi ve işlenmiş gıda tüketiminizi sınırlandırın, daha da iyisi hayatınızdan çıkarın. Günümüzde hepimiz doğru beslenmeyle ilgili bilgilere kolaylıkla ulaşabiliyoruz. Doktor kontrolünde kan tahlillerinizi yaptırdıktan sonra eksik veya fazla mineral ve vitaminlerinizi dengelemeye çalışmalısınız. Mevsimine uygun taze sebzeler ve özellikle en çok eksikliği hissedilen, potasyum kaynağı olan koyu yeşil renk yapraklı roka, maydanoz gibi sebzeleri diyetinizin bir parçası haline getirmeniz hem beyin hem de ikinci beyin olarak adlandırılan bağırsak faaliyetleriniz için çok yararlı olacaktır. Hemen hemen hiçbirimiz haftanın 7 günü 24 saat boyunca “temiz” bir beslenme hedefini tutturamasanız da bu hedefe ulaşmak için çabalarsanız hiç çaba göstermezseniz ulaşacağınız hedeften çok daha iyi bir yere ulaşacağınıza emin olabilirsiniz. Şeker, hamur işi, işlenmiş gıdalar iyi işleyen bir zihin ve bedenin zehridirler ve oldukça bağımlılık yapıcıdırlar. Bu kötü alışkanlıklardan kurtulmak için bir-iki hafta boyunca yediğiniz her şeyi günlük olarak not almaya başlayabilirsiniz. Temiz beslenmeden uzaklaştığınız zamanları ya da yerleri belirledikten sonra o zaman ve yerler için önceden yiyecek planlamanızı yapabilirsiniz.

  1. Egzersiz: Eğitim hayatının içinde olan herkesin fiziksel efor sarf etmesinin ve bunu düzenli olarak yapmasının faydaları çok kesin delillerle kanıtlanmıştır. Bu illa da bir spor salonuna gitmek anlamına gelmiyor; dans edin, tempolu yürüyüş yapın, semtinizdeki parklarda basketbol oynayın, çimlerde sevdiklerinizle birlikte voleybol ya da freze bee oynayın, denize kıyısı olan yerlerdeyseniz yüzün, doğa yürüyüşlerine çıkın. Egzersiz beyninizi güçlendirir ve sadece bedeninizi değil, azim ve iradenizi de kuvvetlendirir, pes etme eşiğinizi çok yukarılara taşır. Egzersiz sırasında salgılanan hormonlardan dolayı daha mutlu olursunuz ve bu da bana göre eğitimin olduğu gibi tüm yaşamın da amacı. Mutluluk öğrenme arzusuyla da yakından ilişkilidir. Bir nevi zihinsel yüklerimizden kurtulmamızı sağlayan bir “reset düğmesi” işlevi görür.

  1. Elektronik Aletler: Bu her zaman kolay görünmese de elektronik alet ve sosyal medya kullanımınıza süre koyun. FamiSafe ya da OurPact gibi uygulamalar sayesinde çocuğunuzun telefon ve tabletini hangi saatte kullanabileceğini, hatta hangi oyunu kaç dakika oynayabileceğini bile belirleyebilirsiniz. İstediğiniz zaman konumunu da görüp içinizin rahat etmesini sağlayabilirsiniz. Teknolojik aletlerin bazen nasıl hayat kurtarıcı olduğunu, doğru kullanıldığında eğitimin ve kişisel gelişimin en büyük kolaylaştırıcıları olduklarını kabul ediyoruz ve bu yönde kullanımını da teşvik ediyoruz. Ancak bu makaledeki 1, 2 ve 4. Maddelerde bahsettiğim uyku, dışarı çıkma ve egzersiz sürelerinize kolaylıkla alternatif olabilen YouTube’a ya da Instagram’a takılmak, sizi gerçek dünyadan koparma tehlikesini de beraberinde getiriyor. Burada kilit kelime “denge” olacaktır. Gereğinden fazla teknolojik aletlere maruz kalmanın öğrenme bozukluklarını, konsantrasyon eksikliğini, anksiyete ve depresyonu, ders çalışmaya yönelik isteksizliği beraberinde getirdiğine dair gittikçe artan ve ikna edici sayıda makaleler yayınlanıyor. Yani bu aletleri kullanırken geçirdiğiniz zamanı daha çok “yaratıcı” olmaya harcayın, “tüketici” değil.

Bu 5 ilkeyi kontrolünüz altına alırsanız, sizin ya da çocuğunuzun eğitim hayatındaki başarısı da mutlaka artacaktır. Burada yazdıklarım en temel şeyler ancak bunları başardığınızda işin zor kısmını da başarmış olacaksınız.

Bu aşamadan sonra yapmanız gerekenler:

  • Çocuğunuzu okulunun motive etmesini beklemeyin, bu ebeveyn olarak sizden gelirse çok daha anlamlı olacaktır.
  • Okumaya saygı duyan, değer veren ve örnek olan bir yuva yaratmaya odaklanın. Siz anne-baba olarak örnek oluyor musunuz? Eğer siz asla kitap okumuyorsanız, onlar da bu çok kıymetli alışkanlığı içselleştirmeyeceklerdir. Buna günlük 15-60 dakikalık bir zaman ayırmaya çalışın ve her gün buna uymaya çalışırsanız en azından 4-5 gün hedefinize ulaşırsınız ve inanın bu onun hayatında çok büyük bir fark yaratacaktır.
  • Aileniz eğitime değer verdiğinizi nasıl gösterir? Eğer çocuğunuzun beden dersi olduğu gün çantasına spor eşyalarını alıp almadığını kontrol edip İngilizce dersinde yazması gereken kompozisyonu kontrol etmiyorsanız, o sizin neye önem verdiğinizi öğrenecektir. Bunu anlamak çok da zor değil, herkesin tercihleri vardır. Mesela birisi dil ediniminde sizden çok daha hızlı gelişiyor diye kendinizi kötü hissetmeyin ya da çocuğunuzun umutsuzluğa kapılmasına izin vermeyin. O ya da ailesinin dil edinimine verdiği değer ve harcadığı zamana bakın. Dil ediniminde başarı şans ya da yetenekle değil, dili hayatınızın ne kadarına sokmaya çalıştığınızla ilgilidir. Ailenizle zaman geçirirken çocuğunuza aşıladığınız değerleri ve neye yatırım yaptığınızı düşünün.
  • Çocuğunuzun merakını canlı tutmak için mesela o sırada okulda işledikleri tarih dersinin geçtiği coğrafyaya götürmeye çalışın. Çanakkale savaşlarını sadece okumasın, gidip savaş alanını da görsün, ya da Sümerlerle ilgili bir konuyu işlerken onu Sümer tabletlerinin olduğu bir müzeye götürün, yaşayan bir anıt ve müze olan Muazzez İlmiye Çığ’ın videolarını izletin. Farklı kültürlerle tanıştırın, mümkünse küçük yaşlarından itibaren birlikte planlı seyahatler yapın. Aynı şeylerin farklı şekilde nasıl yapılabildiğini görsün ve hayret etsin. Bizim iyi yaptıklarımızla gurur duysun, onların iyi yaptıklarını hayatına almaya çalışsın. Bunun mutlaka geri dönüşü olacaktır.

  • Onlara ilham kaynağı olabilecek güncel ve geçmiş başarılı insanları inceleyin. Bu ister bir bilim adamı olsun ister bir mucit ister bir girişimci ya da komutan olsun, ilgisini başarılı insanlarda tutun ve başarılarının sebeplerini inceleyin. Başarıların altında yatan emeği gösterin onlara. Mesela haftada bir ailecek bir yemek hazırlayın ve herkesin yemeklerle ilgili bir görevi olsun çorbayı karıştırmak ya da salata malzemelerini doğramak gibi. İşte o sırada ilham kaynağı olabilecek bir kişinin hayat hikayesini izleyin Youtube’dan. Ara sıra durdurup tartışın ve neyi doğru ya da yanlış yaptığını konuşun. Başarılı olmak için bugün sizin yaptığınız ya da sahip olduğunuz nelerden vazgeçmiş ya da bunları ertelemiş, düşünün. Sizin bu kişiyi ne kadar taktir ettiğinizi görmelerini sağlayın. Sizin saygı duyduğunuz kişi ve değerlere onlar da saygı duyacaktır. Hatta yemek yerken konuyu tekrar izlediğiniz videoya getirin. Bu başarının ne kadar çok çalışma gerektirdiğini vurgulayın.
  • Daha da yakından ilham kaynaklarıyla tanıştırmak isterseniz çocuklarınızı üniversitelere götürün ve özellikle üniversite kütüphanelerini gezdirin. Orada kitaplara gömülmüş ders çalışanları görünce “çok çalışmak” nedir buna bizzat tanık olurlar ve kendilerinden ne beklendiğini gözlerinde canlandırabilirler. Hatta bazı öğrencilerle konuşmalarını ve onlara soru sormaları için teşvik edebilirsiniz.

Umarım bu uzun yazım sizi sıkmamıştır ve hayatınıza adapte edebileceğiniz fikirler vermiştir. Hep söylediğim gibi toplumları değiştirecek olan tek tek bireylerdir ve gençlerimizi yetiştirme şeklimiz de toplumumuzun geleceğini şekillendirecektir.

 

Sevgilerimle,

Seda Yekeler

0
Seda Yekeler Sorularınızı Cevaplıyor!