EĞİTİM SİSTEMİNDE OLMAMASI GEREKEN “10 ŞEY”

Dünyayı değiştirmek için en güçlü silahımızı, “eğitimimizi” geliştirmek için bugün acilen harekete geçmemiz gereken 10 temel adım ile karşınızdayım. Bir kez de birlikte hatırlayalım ve bu adımları hep birlikte atmak için çabalayalım ve en güçlü silahımızı bundan 70 yıl öncesinde olduğu gibi yeniden elimize alabilelim diye. Çünkü maalesef PISA (The Program for International Student Assessment) verilerinde, standart testler ile derecelendirdiğimiz öğrencilerimizin başarıları ya da başarısızlıkları ile dünya sıralamasında her yıl en gerilerde yer alıyoruz. Hepimiz çok iyi farkındayız ki ülkemiz eğitim sisteminin, okul öncesinden üniversiteye kadar köklü bir reformla hafızasının oluşturularak gelecek nesillere güçlü bir hafıza ile aktarılmaya ihtiyacı var. “Çok çalış! Daha çok çalış! Az yaşa!” gerçeğinden gençleri kurtarmaya ihtiyacımız var. Eskiden gençlere herhangi bir konuda eğitime başlarken, “Biz öğretmenler sizi en iyi şekilde geleceğe hazırlayacağız.” derdik, şimdi ise onları “Sizin bir geleceğiniz var.” durumuna ikna etmeye çalışıyoruz. Buna engel olabilmek için acilen bu adımları atmaya başlamalıyız. Bu adımları yazmak için araştırıp öyle çok çaba sarf etmeye de gerek yok inanın, en iyisi nerede? Ve nasıl? sorusunun cevabında bu adımları buluyorsunuz ve ben de “Finlandiya” olan bu cevaptan derledim size bu adımları. Dışı çok süslü, yüzlerce metrekarelik yüzme havuzlu, golf sahalı okulları ile övündükleri için mi yoksa robotik öğretip kodlama yaptırdıklarını söyledikleri için mi eğitimde bu kadar iyiler? Tabii ki de cevabın hayır olduğunu hepimiz biliyoruz. Bizim okulda şu var, bu var diye övünmeyi bırakıp, gelin birazda biz bakalım hadi Finlandiya eğitim sisteminde NE YOK?

 

  1. Standart testler yok!

Dört yanlışın 1 doğruyu götürdüğü, öğrencinin amacının “öğrenmek” değil de, yalnızca ezberleyip, testten geçmek olduğu bir test sistemi yok.

 

  1. Ebeveynlerde çocuklarına karşı “Hiçbir şey olamazsan, en kötü öğretmen olursun düşüncesi yok!”

Tüm öğretmenler mesleğe başlamadan önce yüksek lisanslarını bitiriyorlar ve geçtikleri eğitim programları ülkenin her yerindeki üniversitelerde aynı olmak üzere aynı düzeydeki oldukça zorlu programlar. Tıp puanı kadar yüksek.

 

  1. Rekabet yok!

Ülkemizde rekabetin en çok yaşandığı ama “hiç” olmaması gereken alan eğitim alanı maalesef. Finlandiya’da ise durumu Samuli Paronen “Gerçek kazananlar asla rekabet etmeyenlerdir.” diyerek özetliyor. Finlandiya eğitim sistemi yapay ya da sürekli değişen puanlama sistemine dayandırarak çocukları yarış atına, velileri de at bakıcısına dönüştürmüyor, rekabet yok, aksine dayanışma var!

 

 

  1. Sosyal eşitsizlik yok!

Bizler çocuklara sorduğumuz “Matematikten, Fenden kaç aldın, sınıfta en yüksek kim?” sorularına odaklanırken, Finlandiya’da çocuklara mutlu, sağlıklı ve uyumlu bireyler olmaları öğretiliyor. Tüm çocuklar sosyal olarak eşit. Örneğin; tüm öğrenciler okul yemeklerine, sağlık hizmetlerine ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine ücretsiz olarak erişebiliyorlar.

 

  1. Çok erken “öğretim” yok!

Hiçbir çocuğa 7 yaşından önce okuma yazma öğretilmiyor, 7 yaşına kadar çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimine katkı sağlanmasının ve çocuğun çocukluğunu yaşamasının gereğine önem veriliyor. Bu sürede çocuk rahat bırakılarak, okula başladığında da okulu bir hapishane gibi görmesine engel olunuyor.

 

  1. Bölüm seçme yok!

Türkçe-Matematik, Fen, Sosyal gibi bölüm odaklı değil, yetenek ve kariyer odaklı bir eğitim veriliyor. Kısacası yapısı gereği masa başında saatlerce oturamayacak bir öğrenciyi yazılı tercüman yapmaya zorlamadıkları gibi, insan ilişkileri iyi olmayan ya da içine kapanık bireyleri de sırf matematiği iyi diye tıbba yönlendirmiyorlar. Daha ortaokuldan itibaren kariyer odaklı bir sistemle çocukların tüm yetenekleri analiz ediliyor. Matematikte iyi olanlar için opsiyonel bir başka sınavları bulunuyor, ilgisi olanlar giriyor ve böylelikle kimse, kimse ile karşılaştırılmamış, yarıştırılmamış oluyor.

 

  1. Kargalardan erken kalkmak yok! Etüt yok!

Yarı uykulu bir şekilde okul servisini yakalama endişesi ya da okul sonrası etüt denilen ekstra ders faaliyetlerine kalmak diye bir şey yok Finlandiya’da. Hem söylene söylene uykulu bir şekilde sabahın 6:00’sında okula gitmek nasıl ilham verici olabilir ki? Okullar 9:00 ya da 9:45 civarı başlıyor ve en geç 2:45’te bitiyor.

 

  1. Öğretmen değişikliği ve dolayısı ile tutarsızlık yok!

Öğrenciler maksimum süre ile minimum farklı sayıda öğretmen görüyorlar. Her yıl atanan, değişen farklı öğretmenlere maruz kalıp tutarsızlık yaşamıyorlar.  Bir öğrenci minimum 6 yıl aynı öğretmenle değişmeden eğitim alabiliyor. Böylelikle öğrenci ve öğretmen arasında karşılıklı güven ve bağ kuruluyor ver her iki taraf da birbirini tanıyarak saygı duyuyor. Öğretmen aileden bir üye yerine geçerek ona tam bir hayat mentörü haline geliyor.

 

  1. Gergin atmosfer yok!

Finlandiya okullarının öğrenciler ve veliler tarafından en sevilen yanı, stressiz oluşu. “Az stres, çok ilgi” diye tanımlıyorlar, veliler okulları orada. Okullar hem öğrenciler hem de öğretmenler için orada koşa koşa gittikleri ve sosyalleşerek öğrendikleri, rahatladıkları fonksiyonel merkezler aslında.

 

  1. Ödev yok! Özel ders yok!

Okul dışında okulla ilgili konulara akşamları sadece yarım saat ayırıyor Finlandiyalı öğrenciler. Asla özel derse ihtiyaç duymuyorlar. Notları hakkında endişe duymadıkları için baskı hissetmiyorlar ve “öğrenme” işlemini okulda bitirmiş bir şekilde eve geldikleri için evde yarım saatlik tekrar yeterli oluyor.

Eğitimimiz geleceğe yaptığımız yolculuğun pasaportu. Ve bu pasaport bugün buna en iyi şekilde hazırlananlara hak ettikleri kapıları açacak.

 

0
Seda Yekeler Sorularınızı Cevaplıyor!