Hafıza Sarayı – Mind Palace – Method of Loci

Soyut kavramları hatırlamakta özellikle zorluk çekeriz çünkü binlerce yıldır görsel, dokunsal, işitsel, tatsal ve kokusal bilgilere göre yeni kavramlar bunlar. Ve belki de tarihte hiç olmadığı kadar çok soyut bilgiyi son 100 yıldır hafızamıza kazımaya çalıştık. İsimler, telefon numaraları, adresler, vb. Düşünün mesela, dedenizin yabancı dil bilmesi gerekiyor muydu? Ya da yaşı daha büyük olanlar için babalarınızın? Şu anda neredeyse en basit işler için bile İngilizce bilme şartı aranıyor. Her ne kadar dijital teknoloji devrimiyle birlikte artık önemli olan bilgiyi beynimizde taşımak değil de ihtiyacımız olduğunda ona nasıl ulaşacağımızı biliyor olmaksa da maalesef ülkemiz eğitim sisteminde “başarılı” tabir edilen öğrenci kendisine verilen bilgileri en yüksek oranda geri veren olarak görülüyor. Neyse, bu da başka bir makalemizin konusu olsun. Ancak yine de dil edinimi gibi bazı alanlarda hafızamıza ihtiyacımız var. Bu da hafızamızı geliştirmenin zorunluluğuna ve bu yöndeki araştırmaların sürekli devam etmesine yol açıyor. Ben de bu nedenle bu yazımda “Hafıza Sarayı” kavramından bahsetmek istiyorum.

Hafıza Sarayı, Sherlock’un tanımıyla Mind Palace ya da Latince/İngilizce karışımıyla türetilmiş adıyla Method of Loci. Burada Latince olan Loci kelimesinin İngilizce karşılığı Location’dır yani “yer”dir. Sizin için hiç uğraş vermeden ezbere bildiğiniz yerleri düşünün, mesela eviniz; onun içindeki yatak odanızdan sabah kalkıp okulunuza ya da iş yerinize yola çıktığınızı düşünelim. Aslında bu yolculuğun her anını şu anda bile gözünüzün önüne getirebilirsiniz. Böylece kafanızda bir zihin haritası oluşacak. Şu andan itibaren ezberlemekte zorlandığınız şeyleri bu zihin haritasının üzerine yerleştirmeye başlayabilirsiniz.

Gelin şimdi bunun uygulamasına başlayalım. Tanıdık bir mekânı seçmemiz gerekiyor. Güne başladığınız anda uyandığınız odanız ve yüzünüzü yıkamaya gittiğiniz banyo, giyinmek için önüne gittiğiniz gardırop, kahvaltı yaptığınız mutfak, ayakkabınızı ve ceketinizi giydiğiniz vestiyer, sonra evin kapısından çıkmak ve asansöre yürümek; oradan sonra arabanıza/ulaşım aracınıza binmeniz ve iş yerinize/okulunuza hep aynı güzergahı kullanarak ulaşmanız. Bütün bu yolculuğu beyninizde kolaylıkla yapabilirsiniz. Madem ki haritamızı oluşturduk, şimdi o haritayla birlikte hafızamıza kaydedeceğimiz kelimeleri bulalım haydi. Disguise – gizlemek/gizlenmek veya gizlenmek amacıyla kılık değiştirmek, spot – gözüne çarpmak, fark etmek, sour – ekşi ya da somurtmak, intrigued – merakı uyanmış ve son olarak da contestant – yarışmacı. Bu kelimeleri özellikle seçmedim, rastgele aklıma gelen kelimelerdi ve birden fazla anlamlarını verdim ki bu şekilde onları ezberlemek için az önceki haritamızı kullanalım.

Öncelikle şunu hatırlatmamda yarar var; hafıza yarışmalarına giren zihin sporcularıyla biz normal insanların beyinleri arsında fiziksel hiçbir fark yok. Ancak iş ezberlemeye girince bizim beyinlerimizle onların beyinlerinin çalışan bölümleri çok büyük farklılık gösteriyor. Onlarda beynin görsel olayları ve mekânsal olayları işleyen kısımları ışıl ışıl parlamaya başlıyor. Yani ezberlemeleri gereken kelimeleri görsel ve mekânsal olarak birleştirerek bunu yapıyorlar.

Bu hatırlatmadan sonra, gelin şimdi haritamıza bu kelimeleri yerleştirelim. Kelimelerin sırasının bir önemi yok o nedenle anlamlarının en uygun düştüğü mekanlara o kelimeleri yerleştirelim. Mesela ekşi kelimesi mutfağa uygun, gizlenmek amacıyla kılık değiştirmek ise gardıropla çağrışım yapacaktır. Diğer kelimeler ise yaratacağımız yolculuk ve hikâyede uygun düşen yerlere yerleştirilecekler. Evet artık uyanmamızın zamanı geldi: Uyandık ve yüzümüzü yıkamak için banyoya girdik, ama o da ne tavana bir “spot” ışık takılmış olduğunu “fark ettik”, hala banyodayız ve bu “spot” ışığın yüzümüze verdiği sıcaklığı da “fark ediyoruz”. Güne ilginç bir başlangıç oldu ama aklımızda “spot” ışığı ve yüzümüze verdiği sıcaklık var. O sırada gardırobun önüne geliyoruz, bugün sıra dışı olmak istiyoruz, “kılığımızı değiştirerek” arkadaşlarımızı şaşırtacağız. Gardırobun önünde “disguise” kelimesinin “kılık değiştirmek” ve “gizlenmek” anlamlarına geldiğini tekrar ederken aynadan kendimizi görüp halimize gülüyoruz çünkü takma bıyık ve yanağımıza yapıştırdığımız kocaman benle çok iyi “gizlenmiş” olacağız ve bu “kılık değiştirme” işe yarayacak. Evden çıkmadan önce kahvaltı yapmak için buzdolabını açıyoruz ama o da ne? “ekşi” bir koku geliyor ve az önceki gülümsememiz kayboluyor, artık “somurtuyoruz”. Zaten buzdolabının kapağında da “sour” kelimesinin yazılı olduğu magneti görünce o “ekşi” kokunun gelmesini beklemeliydiniz. Acaba banyodaki “spot” lambayı ve “sour” yazılı magneti kim yerleştirdi oralara? Bu işte bir entrika var sanki. Ayakkabınızı giyerken “intrigued” kelimesini öğrendiğinizi hatırlıyorsunuz ve evde olup bitenler de “merakınızı uyandırmış” durumda. “Spotun” yüzünüze verdiği sıcaklığı “fark ettiğiniz” gibi ayakkabınızın soğukluğunu da “fark ediyorsunuz”. Ama hala sizi “meraklandıran” şeyler var. Bu en soğuk havalarda giydiğiniz ceketiniz yerinde yok, onun yerine üzerinde “contestant” yani “yarışmacı” yazan ince bir sporcu ceketi var. Bu “yarışmacı” ceketini giydiğinizde daha iyi “kılık değiştirmiş” olacağınızı düşünüyorsunuz ama daha şimdiden soğuğu da hissediyorsunuz.

 

Evet, işte bu yöntem hafıza yarışmalarına katılan sporcular tarafından hızlıca ezberlenmesi gereken şeyler için kullanılıyor, ama biz bunu dil edinmede kendi çıkarımız için kullanabiliriz. Bunu yaparken kurduğumuz hikâyede duyularımızı işin içine katmalıyız, kokular, sıcaklık, dokunma, tatma ve özellikle de görmeyi. Tüm hikayemizde görme vardı çünkü ezbere bildiğimiz bir mekânda yürüyorduk zaten. Ama ekşi kokuyu aldık, yüzümüze gelen sıcaklığı ve ayakkabının üşütmesini de hissettik. Kılık değiştirdiğimiz için güldük ama evimizdeki değişiklikler de merakımızı uyandırdı.

Az önceki tüm bu sürece detaylı kodlandırma (elaborative encoding) deniyor. Sıkıcı ve tek renkli soyut kavramları tanıdık mekanlarda 5 duyu organımızla tecrübe ediyoruz ve böylece zihin sarayımıza yerleştirmiş oluyoruz. Başka bir deyişle bu kelimelerle ilgili anılarımızı görüntülere dönüştürüp tanıdık mekanlara yerleştiriyoruz. Amacımız çok duyulu (multi-sensory) bir deneyim oluşturmak ve bu soyut kelime ya da kavramlara hareket katmak. Az önce de bir harita çıkarıp günlük rutinimizle bu görüntüleri birleştirip birlikte işlemeye başladık.

Sizler de hafızanızda tutmanız gereken şeyler için zihin sarayınızı inşa edebilir ve her gün bu sarayı dekore edebilirsiniz. İlk başta uzun süren bir deneyim olsa da tecrübe kazandıkça 2 saatte ezberleyemediğiniz şeyleri 20 dakikada ezberleyebildiğinizi göreceksiniz. Eğer bugün ezberlemesi gereken kelimesi olanlarınız varsa bu tekniği uygulamayı deneyip sonuçlarını da bana yazarlarsa sizin deneyimlerinizi de öğrenme ve belki de yorumlar yaparak yönlendirme fırsatım olur.

Haftaya yeni makalemde buluşuncaya dek, şimdilik sağlıkla ve mutlu kalın. Unutmayın bu günler geçecek. Geçtiğinde bu günleri fırsata dönüştürüp gelişim yönünde adım atanlar her zamankinden daha ileride olacak. Rocky’nin filmde oğluna söylediği sözlerle yazımı bitiriyorum:

Hayat her zaman güllük gülistanlık bir yer değildir, acımasız ve kötü bir yerdir. Ne kadar güçlü olduğun önemli değildir, izin verirsen seni dizlerinin üstüne çökertir ve sonsuza kadar orada kalmana sebep olur, sen ben hiç kimse hayat kadar güçlü darbe vuramayız, ama önemli olan ne kadar sert vurduğun değildir, ne kadar darbe yiyip yoluna devam edebildiğindir. Kaç darbe alıp hayatta yoluna devam edebiliyorsun? İşte kazanmak böyle bir şey.

Şimdi eğer neyi hak ettiğini biliyorsan gidip hak ettiğin şeyi al ama başkalarını suçlayarak istediğim yere gelemedim sebebi oydu şuydu ya da buydu diyemezsin, bunu korkaklar yapar ve son korkak değilsin! Sen bundan iyisin!” – Rocky Balboa

Siz bundan iyisiniz, hoşça kalın…

Seda Yekeler

0
Seda Yekeler Sorularınızı Cevaplıyor!